Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Yehuda Nedir
Beni İsrail; Kur’an’da kronolojik bir sıra takip edilerek anlatılan tek kıssa Yusuf kıssasıdır. Elimizdeki Mushaflarda 12. sırada bulunan sure, baştan sona bir İsrail oğulları kıssasıdır. Kur’an bu sureye, “Ahsene’l Kasas” (kıssaların en güzeli)[1] diyerek ona müstesna bir yer verir. Fakat bu sure baştan sona bir İsrail oğulları kıssası olmasına rağmen, İslami kaynaklarda Yusuf kıssasının diğer kıssalarla bağı sadece birkaç noktayla sınırlı kalmıştır. Oysa Yusuf kıssası İsrail oğulları kıssalarının temelini oluşturur. Zira Yusuf (as) da dahil kıssada geçen tüm diğer kardeşler İsrail oğulları olarak bilinenlerin ilk atalarıdır.
Kur’an’da iki yerde geçen (Âl-i İmrân 3/93; Meryem 19/58) ve Hz. Ya‘kūb’un ikinci adı veya lakabı olan İsrâîl’den dolayı, onun soyundan gelenlere Tevrat’ta Beney Yisrael, Kur’an’da Benû / Benî İsrâîl (İsrâiloğulları) denilmektedir. Tevrat’a göre Ya‘kūb’un soyundan gelenler, gerek Mısır’da gerekse Mısır’dan çıktıktan sonra çölde ve Ken‘ân diyarında İsrâil ve İsrâiloğulları diye de adlandırılmıştır.
İngiliz romancı Jeffery Archer, yeni kitabında Hz.İsa’ya ihanet eden havari olarak bilinen Yehuda’nın aslında hain olmadığını, İsa’yı kurtarmak isterken ihanete uğradığı öne sürüyor.
Mısır’da bir çöl mağarasında 1700 yıllık el yazması "Yehuda İncili"nin bulunması Da Vinci Şifresi kitabıyla başlayan Hıristiyanlığın ana unsurlarıyla ilgili tartışmaları alevlendirmişti. Şimdi ise Jeffrey Archer, Yehuda İncili’nden yola çıkarak "The Gospel According to Judas" isimli kitabında Yehuda’nın oğlu olduğu varsayılan Bünyamin İşkaryot’un ağzından o günlerde yaşananları aktarıyor.
Yehuda Krallığı (İbranice:: ×ַלְכוּת יְהוּדָה, Malkhut Yehuda) Yahudi tarihinde iki dönemde var olmuştur. Birinci dönemde, Tora'ya göre İsrail Krallığı'nın kralı Şaul'un ölümüyle Yehuda topraklarında bir krallık oluştu ve bu krallığın başında Yehuda kabilesinin lideri Davud geçti. Yedi yıl Yehuda'nın krallığını yaptıktan sonra İsrail Krallığını tekrar bir araya getirdi ve başkenti Kudüs yaptı. 2 Samuel 5:6-7 İkinci dönem ise Yehuda Krallığı dendiğinde akla ilk gelen dönemdir. M.Ö. 930'da Birleşik İsrail Krallığı ikiye bölündü. Davud'un torunu Rehoboam'ı kendilerine kral olarak seçmek istemeyen kuzeydeki on kabile kendi (ikinci) İsrail Krallığını oluşturdu ve güneydeki iki kabilenin krallığını yapan Rehoboam Yehuda Krallığı'nın lideri oldu. Bazen bölünmeden sonraki İsrail Krallığı'na Kuzey Krallığı Yehuda Krallığı'na da Güney Krallığı denir. Yehuda'nın varlığı M.Ö 586 yılında Nebukadnezar önderliğindeki Babil İmparatorluğu'na yenik düşünce son buldu.
Hz. Yâkûb, Hz. İshak‘ın oğludur. Hz. İshak da Hz. İbrahim‘in oğludur. Hz. İbrahim‘in karısı Sâre kısırdı, 97 yaşında İshak‘ı doğurdu (Zâriyat, 51/29-30). Hz. İshak‘ın iki oğlu oldu, biri Ays, biri de Yâkûb. Yâkub; babası ve dedesinin memleketi Kenan ili (Filistin)‘de otururdu. 12 oğlu vardı ki İşte Beni İsrâil bunlar ve uzantılarıdır. Yâkûb‘un küçük oğlu Yûsuf‘un kardeşleri tarafından kuyuya atılması ve köle diye satılması İsrail oğullarının içinde daha ne kötülerin ve kötülüklerin olabileceğinin bir habercisidir
İsrâil Oğulları Mısır‘da:
Yûsuf‘un köle diye satılıp, Mısır firavununun sarayında büyümesi, hapisteyken Mısır Meliki‘nin rüyasını yorumlaması ve Mısır Azizi yerine, Mısır hazinelerinin, veya mâliyesinin sorumlusu olması, kıtlık senelerinde kardeşlerinin de buğday almaya gelmeleriyle başlayan kardeşleriyle temasları neticesinde Yâkûb aleyhisselam ve oğulları, Mısır‘a intikal etmişlerdi. İsrâil Oğulları, Hz. Yûsuf‘un hayatı boyunca 70 küsur sene Mısır‘da en mümtaz bir sınıf olarak yaşadılar. Yakub aleyhisselam Mısır‘da 17 yıl daha yaşayıp vefat ettiğinde Yûsuf 56 yaşında idi. Babasının vefatından sonra 54 sene daha yaşadı ve 110 yaşında vefat etti.
Beni İsrail, hiç iyilik bilmez, Allah‘a en asî, en nankör bir millet:
Allah‘ın Beni İsraile ilk yardımı ve en büyük belaları Firavun‘un köleliğinden kurtarması, mûcizevî bir şekilde denizden karşıya geçirmesi, şeksiz şüphesiz Allah‘a büyük hamd ve şükrü gerektiren böylesi büyük bir lütuftu ve gerçekleşti. Böylesi büyük bir beladan böylesine mûcizevî bir şekilde Allah‘ın yardımıyla kurtulacaksın da, Allah‘a sonsuz minnet ve şükranla sadık kul olmayacaksın? Allah‘a hamd-ü sena ile şükür secdesine varmayacaksın!? Peygamberine ümmet olmayacaksın?. Böylesi nâmert, nankör insan olur mu?. Millet olur mu? Elbette olamaz. Ama Beni İsrâil olursa olur. Ve işte olmuştur.
Bakara (2) suresinin, 40-42 ve 47-50. âyetlerinde özet olarak Allah onlara şöyle hitabediyor:
"Allah bunlara bahşettiği, Firavun‘dan kurtuluşlarını, onlar için denizden nasıl yol açtığını ve sahile çıkarma nimetlerini hatırlatarak, dünyada kimseye vermediği özellikleri bunlara verdiğini, onların da Allah‘a verdikleri sözde durmaları gerektiğini, Hz Musa‘ya indirilen Tevrat‘a uymaları, nankörlük yapmamaları, kâfirlerden olmamaları, Hakk‘ın ve bâtılın birbirinden tamamen ayrılmış olduğunu bildikleri halde, bunları birbirine karıştırmamaları, hakikat olan gerçekleri gizlememeleri hususlarını hatırlatıyor ve uyarıyor."
Bu Kur‘an ayetinin delâletine göre,
Allah‘ın Lânetlediği mel‘ûn bir kavimdir;
Allah‘ın gazab ettiği "Mağdûbu aleyhim" kavimdir;
Allah‘ın onların bazılarını maymun yaptığı bir kavimdir;
Allah‘ın onların bazılarını domuz yaptığı bir kavimdir;
Allah‘ın onların bazılarını Tâğûtun kulları yaptığı, Şeytan kulu bir kavimdir;
En kötü ve şerir mevkide ve derecede olan bir kavimdir;
Sırat-ı müstakîmden, Allah‘ın doğru yolundan sapanların en sapıklarıdırlar.
gerekir. Çünkü Yahudi geleneği, bütün ataların kimlikleri ve tarihî süreçteki faaliyetlerinin aynı öneme sahip olmadığına inanır. Bu sebeple Yahudi geleneğinin on iki ata anlatıları bilhassa
Yûsuf (Efraim ve Menasse), Yehuda ve Levi kabilelerinin dinî
ve siyasi faaliyetlerine dayanır
M.Ö. 1200'lü yıllarda Kenan topraklarının fethinden sonra[1] Yeşu[2] bu toprakları on iki kabile arasında bölüştürdü.Tarihi Yeşu'nun Kenan topraklarını fethinden M.Ö. 1050 yılında kurulan Birinci İsrail Krallığı'na kadar geçen sürede İsrail kabileleri konfederasyon halinde varlıklarını sürdürüyordu ve Yehuda kabilesi de bu konfederasyonun bir parçasıydı. Merkezi bir hükümet olmadığı için kriz dönemlerinde insanlar Hakimler tarafından yönetiliyordu. Filistlerin artan istila tehditleri karşısında İsrail kabileleri güçlü merkezi bir monarşi sistemine geçtiler. Benyamin kabilesinden Şaul[3] birleşik monarşinin ilk kralıydı.
Şaul'un ölümünden sonra bütün kabileler Şaul'un hanedanlığına sadık kalıp onun oğlu Işboşeth'i kral olarak görmelerine rağmen Yehuda kabilesi kendi krallarını David olarak seçti. Işboşeth'in ölümünden sonra diğer kabileler de Davud'un altında birleşti. Davud'dan sonra kral Süleyman oldu. Süleyman'ın ölümünden sonra M.Ö. 930'da onun oğlu Rehoboam başa geçti fakat kuzeydeki kabileler Davud hanedanlığından ayrılıp İkinci İsrail Krallığı'nı kurdu. Yehuda ve Benyamin kabileleri ise Yehuda Krallığı altında Davud hanedanlığına sadık kaldı.
Yehuda Krallığı M.Ö. 586'da Babilliler tarafından fethedilip halk sürgüne yollandı.
Babil sürgününden geri dönen Yahudiler bir kabileye mensup olma anlayışından ve bunun getirdiği rollerden vazgeçti fakat Leviler ve Kohenlerin hala dini rolleri bulunuyordu, bunun dışında kalan insanlara ise İsrail deniliyordu. Yahudiler arasındaki rollerde ayrım geleneksel olarak hala devam etmektedir.
Tarih: 2019-06-08 19:40:00 Kategori: Din
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Yehuda (Beni İsrail) Nedir
Beni İsrail; Kur’an’da kronolojik bir sıra takip edilerek anlatılan tek kıssa Yusuf kıssasıdır. Elimizdeki Mushaflarda 12. sırada bulunan sure, baştan sona bir İsrail oğulları kıssasıdır. Kur’an bu sureye, “Ahsene’l Kasas” (kıssaların en güzeli)[1] diyerek ona müstesna bir yer verir. Fakat bu sure baştan sona bir İsrail oğulları kıssası olmasına rağmen, İslami kaynaklarda Yusuf kıssasının diğer kıssalarla bağı sadece birkaç noktayla sınırlı kalmıştır. Oysa Yusuf kıssası İsrail oğulları kıssalarının temelini oluşturur. Zira Yusuf (as) da dahil kıssada geçen tüm diğer kardeşler İsrail oğulları olarak bilinenlerin ilk atalarıdır.
Kur’an’da iki yerde geçen (Âl-i İmrân 3/93; Meryem 19/58) ve Hz. Ya‘kūb’un ikinci adı veya lakabı olan İsrâîl’den dolayı, onun soyundan gelenlere Tevrat’ta Beney Yisrael, Kur’an’da Benû / Benî İsrâîl (İsrâiloğulları) denilmektedir. Tevrat’a göre Ya‘kūb’un soyundan gelenler, gerek Mısır’da gerekse Mısır’dan çıktıktan sonra çölde ve Ken‘ân diyarında İsrâil ve İsrâiloğulları diye de adlandırılmıştır.
İngiliz romancı Jeffery Archer, yeni kitabında Hz.İsa’ya ihanet eden havari olarak bilinen Yehuda’nın aslında hain olmadığını, İsa’yı kurtarmak isterken ihanete uğradığı öne sürüyor.
Mısır’da bir çöl mağarasında 1700 yıllık el yazması "Yehuda İncili"nin bulunması Da Vinci Şifresi kitabıyla başlayan Hıristiyanlığın ana unsurlarıyla ilgili tartışmaları alevlendirmişti. Şimdi ise Jeffrey Archer, Yehuda İncili’nden yola çıkarak "The Gospel According to Judas" isimli kitabında Yehuda’nın oğlu olduğu varsayılan Bünyamin İşkaryot’un ağzından o günlerde yaşananları aktarıyor.
Yehuda Krallığı
Yehuda Krallığı (İbranice:: ×ַלְכוּת יְהוּדָה, Malkhut Yehuda) Yahudi tarihinde iki dönemde var olmuştur. Birinci dönemde, Tora'ya göre İsrail Krallığı'nın kralı Şaul'un ölümüyle Yehuda topraklarında bir krallık oluştu ve bu krallığın başında Yehuda kabilesinin lideri Davud geçti. Yedi yıl Yehuda'nın krallığını yaptıktan sonra İsrail Krallığını tekrar bir araya getirdi ve başkenti Kudüs yaptı. 2 Samuel 5:6-7 İkinci dönem ise Yehuda Krallığı dendiğinde akla ilk gelen dönemdir. M.Ö. 930'da Birleşik İsrail Krallığı ikiye bölündü. Davud'un torunu Rehoboam'ı kendilerine kral olarak seçmek istemeyen kuzeydeki on kabile kendi (ikinci) İsrail Krallığını oluşturdu ve güneydeki iki kabilenin krallığını yapan Rehoboam Yehuda Krallığı'nın lideri oldu. Bazen bölünmeden sonraki İsrail Krallığı'na Kuzey Krallığı Yehuda Krallığı'na da Güney Krallığı denir. Yehuda'nın varlığı M.Ö 586 yılında Nebukadnezar önderliğindeki Babil İmparatorluğu'na yenik düşünce son buldu.
Kur‘an‘da Beni İsrâil (Yahudiler)
Benî İsrâîl, İsrail oğulları demektir. İsrâîl, Yakûb Aleyhisselamın lakabıdır. Onun nesline Yakub Nesli veya Yâkub Oğulları yerine İsrail nesli manasında "İsrâîl Oğulları" denmiş ve o şekilde şöhret bulmuşlardır.Hz. Yâkûb, Hz. İshak‘ın oğludur. Hz. İshak da Hz. İbrahim‘in oğludur. Hz. İbrahim‘in karısı Sâre kısırdı, 97 yaşında İshak‘ı doğurdu (Zâriyat, 51/29-30). Hz. İshak‘ın iki oğlu oldu, biri Ays, biri de Yâkûb. Yâkub; babası ve dedesinin memleketi Kenan ili (Filistin)‘de otururdu. 12 oğlu vardı ki İşte Beni İsrâil bunlar ve uzantılarıdır. Yâkûb‘un küçük oğlu Yûsuf‘un kardeşleri tarafından kuyuya atılması ve köle diye satılması İsrail oğullarının içinde daha ne kötülerin ve kötülüklerin olabileceğinin bir habercisidir
İsrâil Oğulları Mısır‘da:
Yûsuf‘un köle diye satılıp, Mısır firavununun sarayında büyümesi, hapisteyken Mısır Meliki‘nin rüyasını yorumlaması ve Mısır Azizi yerine, Mısır hazinelerinin, veya mâliyesinin sorumlusu olması, kıtlık senelerinde kardeşlerinin de buğday almaya gelmeleriyle başlayan kardeşleriyle temasları neticesinde Yâkûb aleyhisselam ve oğulları, Mısır‘a intikal etmişlerdi. İsrâil Oğulları, Hz. Yûsuf‘un hayatı boyunca 70 küsur sene Mısır‘da en mümtaz bir sınıf olarak yaşadılar. Yakub aleyhisselam Mısır‘da 17 yıl daha yaşayıp vefat ettiğinde Yûsuf 56 yaşında idi. Babasının vefatından sonra 54 sene daha yaşadı ve 110 yaşında vefat etti.
Beni İsrail, hiç iyilik bilmez, Allah‘a en asî, en nankör bir millet:
Allah‘ın Beni İsraile ilk yardımı ve en büyük belaları Firavun‘un köleliğinden kurtarması, mûcizevî bir şekilde denizden karşıya geçirmesi, şeksiz şüphesiz Allah‘a büyük hamd ve şükrü gerektiren böylesi büyük bir lütuftu ve gerçekleşti. Böylesi büyük bir beladan böylesine mûcizevî bir şekilde Allah‘ın yardımıyla kurtulacaksın da, Allah‘a sonsuz minnet ve şükranla sadık kul olmayacaksın? Allah‘a hamd-ü sena ile şükür secdesine varmayacaksın!? Peygamberine ümmet olmayacaksın?. Böylesi nâmert, nankör insan olur mu?. Millet olur mu? Elbette olamaz. Ama Beni İsrâil olursa olur. Ve işte olmuştur.
Bakara (2) suresinin, 40-42 ve 47-50. âyetlerinde özet olarak Allah onlara şöyle hitabediyor:
"Allah bunlara bahşettiği, Firavun‘dan kurtuluşlarını, onlar için denizden nasıl yol açtığını ve sahile çıkarma nimetlerini hatırlatarak, dünyada kimseye vermediği özellikleri bunlara verdiğini, onların da Allah‘a verdikleri sözde durmaları gerektiğini, Hz Musa‘ya indirilen Tevrat‘a uymaları, nankörlük yapmamaları, kâfirlerden olmamaları, Hakk‘ın ve bâtılın birbirinden tamamen ayrılmış olduğunu bildikleri halde, bunları birbirine karıştırmamaları, hakikat olan gerçekleri gizlememeleri hususlarını hatırlatıyor ve uyarıyor."
Bu Kur‘an ayetinin delâletine göre,
Beni İsrâil‘in kötülüklerinin bir kısmının özeti
En kötü bir şekilde cezalandırılmaya müstehak olan bir kavimdir;Allah‘ın Lânetlediği mel‘ûn bir kavimdir;
Allah‘ın gazab ettiği "Mağdûbu aleyhim" kavimdir;
Allah‘ın onların bazılarını maymun yaptığı bir kavimdir;
Allah‘ın onların bazılarını domuz yaptığı bir kavimdir;
Allah‘ın onların bazılarını Tâğûtun kulları yaptığı, Şeytan kulu bir kavimdir;
En kötü ve şerir mevkide ve derecede olan bir kavimdir;
Sırat-ı müstakîmden, Allah‘ın doğru yolundan sapanların en sapıklarıdırlar.
Yahudi Geleneğinde On İki Ata
Öz: Yahudi geleneğinde on iki ata, “İsrail” olarak bilinen atapeygamber Ya’kûb’un iki karısı (Lea ve Rahel) ve iki cariyesinden (Bilha ve Zilpah) olan on iki oğlunu ifade eder. “İsrailoğulları” terimi ise, Yahudi tarihinde bu on iki atadan türeyen birkaç kabileyi ya da on iki kabilenin tamamını kapsar. Tora’nın Tekvin kitabında on iki atanın doğumu ve anneleri Lea ve Rahel tarafından isimlendirilişleri ayrıntılı olarak işlenir. Bu isimlerin her biri gelecekte gerek ataların gerekse onların soyundan gelecek olan kabilelerin tarihî süreçteki kimliklerine ve faaliyetlerine gönderme yapar. Atalarla ilgili diğer Tora pasajı ise Tekvin’in sonunda yer alan ata-peygamber İsrail’in kehanetlerini ve kutsamalarını içeren pasuklardır. Burada İsrail, ataların şahsiyetlerine ve Yahudi tarihindeki konumlarına ilişkin gizli ve açık ipuçları vermiştir. Her iki anlatım da dikkatle incelenmesigerekir. Çünkü Yahudi geleneği, bütün ataların kimlikleri ve tarihî süreçteki faaliyetlerinin aynı öneme sahip olmadığına inanır. Bu sebeple Yahudi geleneğinin on iki ata anlatıları bilhassa
Yûsuf (Efraim ve Menasse), Yehuda ve Levi kabilelerinin dinî
ve siyasi faaliyetlerine dayanır
Yehuda kabilesi
Yehuda Kabilesi (İbranice:יְהוּדָה, Yehuda, Anlam: övmek / şükretmek), Eski Ahit'e göre On İki İsrail Kabilesi'nden biridir.M.Ö. 1200'lü yıllarda Kenan topraklarının fethinden sonra[1] Yeşu[2] bu toprakları on iki kabile arasında bölüştürdü.Tarihi Yeşu'nun Kenan topraklarını fethinden M.Ö. 1050 yılında kurulan Birinci İsrail Krallığı'na kadar geçen sürede İsrail kabileleri konfederasyon halinde varlıklarını sürdürüyordu ve Yehuda kabilesi de bu konfederasyonun bir parçasıydı. Merkezi bir hükümet olmadığı için kriz dönemlerinde insanlar Hakimler tarafından yönetiliyordu. Filistlerin artan istila tehditleri karşısında İsrail kabileleri güçlü merkezi bir monarşi sistemine geçtiler. Benyamin kabilesinden Şaul[3] birleşik monarşinin ilk kralıydı.
Şaul'un ölümünden sonra bütün kabileler Şaul'un hanedanlığına sadık kalıp onun oğlu Işboşeth'i kral olarak görmelerine rağmen Yehuda kabilesi kendi krallarını David olarak seçti. Işboşeth'in ölümünden sonra diğer kabileler de Davud'un altında birleşti. Davud'dan sonra kral Süleyman oldu. Süleyman'ın ölümünden sonra M.Ö. 930'da onun oğlu Rehoboam başa geçti fakat kuzeydeki kabileler Davud hanedanlığından ayrılıp İkinci İsrail Krallığı'nı kurdu. Yehuda ve Benyamin kabileleri ise Yehuda Krallığı altında Davud hanedanlığına sadık kaldı.
Yehuda Krallığı M.Ö. 586'da Babilliler tarafından fethedilip halk sürgüne yollandı.
Babil sürgününden geri dönen Yahudiler bir kabileye mensup olma anlayışından ve bunun getirdiği rollerden vazgeçti fakat Leviler ve Kohenlerin hala dini rolleri bulunuyordu, bunun dışında kalan insanlara ise İsrail deniliyordu. Yahudiler arasındaki rollerde ayrım geleneksel olarak hala devam etmektedir.
Kur'an da Yehuda
Kur’an, İsrâiloğulları’na hitap ederken onların geçmişteki durumlarını ve kendilerine verilen nimetleri hatırlatmaktadır. Firavun’un zulmünden ve denizde boğulmaktan kurtulmaları, çöldeki yiyecekler, kayadan su fışkırması, Tûr’un üzerlerine kaldırılması bu nimetlerden bazılarıdır (el-Bakara 2/40, 47, 122; el-A‘râf 7/105, 134; Yûnus 10/93; Tâhâ 20/47, 80; el-Câsiye 45/16). Diğer taraftan vaktiyle İsrâiloğulları’ndan Allah’a kulluk etme, anaya babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik yapma, insanlara güzel söz söyleme, namaz kılıp zekât verme, peygamberlere inanıp onları destekleme gibi konularda söz alınmış; karşılığında günahlarının bağışlanacağı, cennet gibi bir ülkeye kavuşturulacakları vaad edilmişti (el-Bakara 2/83; el-Mâide 5/12, 70). Fakat onlar verdikleri sözü tutmamışlar, peygamberleri inkâr etmiş ve onları öldürmüşler, Allah’ı unutup putlara ve buzağı heykeline tapmaya başlamışlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmışlardır (el-Bakara 2/83; el-Mâide 5/70, 110; el-İsrâ 17/4; Tâhâ 20/94). İsrâiloğulları’na kitap, hüküm ve peygamberlik verilmiş (el-Câsiye 45/16), Mûsâ’ya indirilen kitap onlar için rehber kılınmış (el-İsrâ 17/2; es-Secde 32/23; Gāfir 40/53-54), ancak onlar söz dinlemeyip haddi aşmışlardır (el-Mâide 5/78). Benî İsrâil âlimleri Kur’an’ı bilmekte (eş-Şuarâ 26/197) ve Kur’an, İsrâiloğulları’nın ihtilâf ettikleri pek çok şeyi açıklamaktadır (en-Neml 27/76).Tarih: 2019-06-08 19:40:00 Kategori: Din
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx